Главная Случайная страница


Полезное:

Как сделать разговор полезным и приятным Как сделать объемную звезду своими руками Как сделать то, что делать не хочется? Как сделать погремушку Как сделать так чтобы женщины сами знакомились с вами Как сделать идею коммерческой Как сделать хорошую растяжку ног? Как сделать наш разум здоровым? Как сделать, чтобы люди обманывали меньше Вопрос 4. Как сделать так, чтобы вас уважали и ценили? Как сделать лучше себе и другим людям Как сделать свидание интересным?


Категории:

АрхитектураАстрономияБиологияГеографияГеологияИнформатикаИскусствоИсторияКулинарияКультураМаркетингМатематикаМедицинаМенеджментОхрана трудаПравоПроизводствоПсихологияРелигияСоциологияСпортТехникаФизикаФилософияХимияЭкологияЭкономикаЭлектроника






Büyük Patlama





Konuyu özet olarak toparlamaya çalışalım:

"Big Bang, kainatın başlangıcı ile ilgili olarak halen astronomi

çevrelerince kabul görmeye devam eden teorilerin genel bir is­midir. Big Bang'in esası, kainatın bir başlangıcı olduğu gerçeğine dayanmaktadır.

"Büyük Patlama, olarak da bilinen Big Bang'e göre uzay ve galaksiler, başlangıçta sıcak ve sıkışık tek bir madde olarak yaratılmıştı. Bu madde dehşetli bir patlamayla uzaya serpildi. Bunlar, kainatı teşkil edecek olan enerji ve madde parçacıklarıy­dı. Sonra, madde parçacıkları ve radyasyon, kurulmakta olan kainatın modeline uygun şekilde ve nisbette taksim edildi. Ze­min hazır olunca atomlar, önceden tayin edildiği aşikar olan düzenli bir model üzerine kuruldu. Fizik ve kimya kanunları olarak bildiğimiz mekanizmalar işletildi. Proton, nötron ve ağır elementler husule geldi. Yıldızlar doğdu, güneş ortaya çıktı. Galaksiler teşekkül etti.

"Son yıllardaki araştırmalar, kainatın hızla genişlediğini, ga­laksilerin birbirinden uzaklaştığını göstermektedir. Bu genişleme olayı tersine çevrilse, bir büzülme görülecek ve bütün kainat bir madde haline gelecektir.

"Bu araştırmalar, kainatın bir 'sıfır' noktasından başladığını göstermektedir.

"Kur'an-ı Kerim'de, göklerin ve yerin altı günde, dünyamızın ise iki günde yaratıldığı ifade edilmektedir.

 

"Tabii buradaki gün tabiri, Allah'ın bildiği 'devir ve safha manasındadır. Kur'an'da bizim günümüzle 'bin' hatta 'elli bin seneye denk olan günlerden bahsedilmektedir. Yani Kur'an'da ki bu ifadeler, yaratılış safhalarına işarettir.

"Cenab-ı Hak, ilk önce su gibi akıcı olan ve kainatın her tara fım kuşatmış bulunan 'esir' maddesini yaratmış, gökleri ve yer leri bu 'esir' maddesinden inşa etmiştir.

"Asrımızın çok kıymetli bir alimi olan Bediüzzaman Hazret leri de kainatın ilk yaratılış maddesi olan cevherin ne olduğu konusuna, Hud Suresinin 7. ayeti ile işaret ederek şöyle demiş tir: 'Cenab-ı Hakkın arşı, su hükmünde olan esir maddesi üzerinde imiş. Esir maddesi yaratıldıktan sonra, Saniin ilk icatlarının tecellisine merkez olmuştur. Yani, esiri halk ettikten son[(cevher-i ferde (atomIara) kalbetmiştir.'"

"Bediüzzaman, esiri n mahiyetinden bahsederken, akıcı bir su gibi, mevcudatın aralarına nüfuz etmiş bir maddedir görüşünü ileri sürmektedir. Ayrıca, elektrik, ışık, sıcaklık ve çekim kuvve ti gibi latif ve akışkan maddelerin esirden yapıldığına ve böyle ce kainatın her tarafına yayıldığına işaret etmektedir. (Detayı bilgi için bak, İşaret’ül icaz s. 194; Sözler, s. 605.)

"Esir maddesi, hiçlikten yaratılmış sonra Cenab-ı Hakkın diğer icatlarına temelolmuş ve atomlar bu maddelerden halk edilerek gaz, sıvı ve katı hallerde hizmete koşturulmuştur. İlk olarak katılaşıp, hizmete hazırlanan gezegen ise dünyamızdır.

"Gökyüzündeki yıldız ve gezegenler, uzun müddet önce gaz sonra sıvı halinde bir ateş kütlesi olarak kaldığı halde, yeryüzü hepsinden evvel katılaşıp kabuk bağlamış ve hayata zemin teş­kil etmiştir. Bu itibarla dünyamızın yaratılışı ve teşekkülü, semavattan ve diğer gezegenlerden evveldir.

"Arz ve semavat birbirine yapışık idiler. Sonra biz onları bir­birinden ayırdık' mealindeki ayetin ifadesinde, başlangıçta

dünyamızın ve semavatın birbirlerine yapışık oldukları ve son­ra birbirlerinden ayrıldıkları anlaşılmaktadır. Bu ifade, modern ilmin izahına da çok uygun düşmektedir."

Verdiğim bilgileri dikkatle takip eden yol arkadaşım, sözümü

yine yarıda keserek:

"Çok şaşırdım doğrusu hocam" dedi. "Esir maddesi hakkında söylediklerinizi hiç duymamıştım.Kainatın ilk maddesi olması mantıklı bir açıklama."

"Efendim, Enbiya Sûresinin 30. ayetinde, 'Her şeyi sudan ya­rattık' şeklindeki ifadeyi, birçok alim, 'Bu su, esir maddesine işarettir' demiştir. Çünkü esir maddesi su kadar akışkan, ince ve latif bir maddedir."

"Hocam, yine de ben bu 'yoktan yaratma' ifadesini kabulle­nemiyorum. Yani birşey nasıl 'yoktan' yaratılır. Yok demek, maddesiz demektir. Maddesi olmayan bir şey nasıl yaratılır?"

"izah etmeye çalışalım" diyerek devam ettim:

"Cenab-ı Hakkın iki tarzda icadı vardır; birisi 'ibda', yani hiçten, yoktan yaratmak, icad etmektir. Diğeri ise 'inşa', yani yaratılmış unsurlarıbir araya getirmek suretiyle yeni bir mahlluk ortaya çıkarmak, yaratmaktır.

"Bütün maddenin özünü meydana getiren ve kainatın ilk cev­heri durumunda bulunan 'esir' maddesi yoktan yaratılmıştır. Bu madde, İlahi hikmetle patlatılmış, atom, enerji ve diğer te­mel parçacıklar vücuda getirilmiştir. Bu ilk yaratma işi, bir de­faya mahsus olmak üzere yapılmış ve 'inşa' dediğimiz, eşyanın mevcut elementlerden yaratılması kapısı açılmıştır.

"Artık şu an, zerratın 'yok'tan yaratılması bahis mevzuu değildir. İlk yaratılışta madde lazım olduğu kadarıyla bir defaya

mahsus olarak yaratılmıştır. Ancak her baharda yeniden vücut bularak canlanan milyonlarca bitki ve ağaç; şekil, renk, model ve koku bakımından bir bahar öncesinin durumuyla tıpa tıp ay­nı değildir. Bunlar her bahar 'yok'tan yaratılmıştır.

"Fakat, 'Ol' emriyle, 'yok'tan yaratılış hususunun mahiyetil iyi bilmek lazımdır. Bir kere bize göre yok olan bir şey, made bir vücut sahibi olmasa da, Allah tarafından bilinmekteydi Çünkü, Cenab-ı Hakkın ilim sıfatı muhittir, yani her şeyi içine alır. Dolayısıyla, İlahi ilim dairesinin dışına hiçbir şey çıkarılamaz Bu ilim dairesinden maddi vücut dairesine çıkan bir şey, bize göre 'yok'tan var edilmiştir. Ama bunu hiçbir zaman mutlak 'yok'luk şeklinde tasavvur edemeyiz."

"Bu önemli düğümü biraz daha açar mısın?" der gibilerden: "Yani?" diye açıklama istedi.

"Şöyle diyelim" diye devam ettim. "Bir şeyin modeli, örneğ misli ve emsali hiç yokken yaratıldığını düşünelim. Bu hadis bize göre 'yok'tan, hiçlikten yaratılmaktır. Ancak bize göre maddesi ve emsali olmayan bu şey, İlmi ilim dairesinde mevcuttu Bu mahluk, maddi bir vücut giyip, madde alemine çıkmayınce biz onu bilemiyoruz. Çıkınca da, hiçlikten yaratıldı diyoruz. Fakat bu bizim akıl kapasitemizin tesbitidir. Ve bize göre yokluktan yaratılmıştır. İlahi ilim dairesine göre değildir. Çünkü, onu

dairesinde o mevcuttur. Yalnızca vücut giymemiştir."

"Ya 'yok' etmek? Yani, mevcut bir madde nasıl 'yok' olur?" Aslında muhatabım bu sorusuyla şuraya varmak istiyordı

"Allah, mevcut bir maddeyi nasıl yok eder? Yok ediyorsa, Örnek gösterin. Edemiyorsa başka bir şeyi yok edemeyen, nasıl yaratıcı olur?"

Ses tonundan bu niyetini anlamıştım.

"Her baharda yeniden yaratılan milyonlarca bitki ve ağacı dal, yaprak ve meyvelerinin tipi, kokusu, şekli, modeli ve kendilerine has husus i tarzları, kış mevsimiyle birlikte 'yok' olmaktadır.

"Sobaya bir odun atalım ve yakalım. Odunun kül olduğunı görürüz. Bu esnada odunun ebadı, ağırlığı, kokusu, rengi ve şekli yok' olmuştur. Belki külünü, çıkardığı enerjiyi ve dumanı toplasak tekrar odunun ağırlığını bulabiliriz, ama onun renk, desen ve koku gibi diğer vasıflarını geri getiremeyiz. Çünkü on­lar 'yok' olmuşlardır.

"Astronomi alimlerince son yıllarda yapılan birtakım araştır­malar, dünyamızdan çok defa büyük olan bazı yıldızların 'kara­delik' adı verilen ve mahiyeti bilinmeyen bir yere girerek kay­bolduklarını ve madde aleminden çıktıklarını göstermektedir. Bu karadeliğin çekim gücünün sonsuza yakın olduğu ifade edilmektedir. Karadelikler, sıcaklığı, ışığı, sesi ve her türlü radyasyonu bir anda yutarak yok etmekte ve dev yıldızların içine düşüp yok olduğu dipsiz bir kuyuyu andırmaktadır. Bu açıdan karadelikler, ebedi bir aleme geçiş kapısı olarak değerlendirile­bilmektedir."

Parmaklarını birbirine kitleyerek derin bir nefes aldıktan son­ra:

Ardından, kendi içinde sorulan bir soruya cevap veriyormuş gibi:

"Daha çok uzun bir yol var" dedi, fısıltı halinde...

Bizi, arkamızdaki koltuklardan dinleyen genç bir yolcu, sohbete karışarak:

"Hocam" dedi, sert ve heyecanlı bir sesle. "Biz Allah'ı görmü­yoruz. Ama, maddeyi görüyoruz, tutuyoruz. Görünmeyen Allah, nasılolur da mevcut maddeye tesir eder, ona rota verir, onu tanzim eder? Bu mümkün mü?"

Cevap vermeye çalıştım:

"Bir padişah, sahibi olduğu ülkesine hükmetmek için kanunlar hazırlar ve halkını itaati altında bulundurmak için de kanunları tatbik edecek görevliler bulundurur.

"Ülkenin nizamı ve huzuru için gerekli olan kanunlar kon duktan ve asayiş sağlandıktan sonra, rota çizilmiş demektir. Artık, kanuna aykırı hareket edeni padişah değil, ilgili kanun maddesi gereği güvenlik kuvveti yakalar, hakim de ceza verir Padişahın bizzat gidip o iş için uğraşmasına veya ortada görünmesine gerek kalmamıştır.

"İşte şu kainatı yaratan Rabbimiz de, koyduğu umumi ve muhteşem kanunlarla alemin nizamını sağlamıştır. Bu nizam. en küçük atomdan, milyarlarca yıldızı bulunan galaksilere kadar her yaratılan şey tabi olmuştur. Her şeyin hakkı ve hukuku bellidir. Her şey emir ber nefer gibi, o muhteşem sistemin içinde hareket eder.

"Kainatın başlangıcında konan bu nizam, aynı ihtişam vı ahenk içinde devam etmektedir. Eğer bir zerre, kendine verilen rotadan sapsa, kainat çalkalanır, kıyameti koparır.

"Kainata tefekkürle bakan akıl sahipleri, her işin içinde Sultan-ı Ki'iinatın Kudret elini görecektir."

Genç yolcu, ya cevaba itiraz etmek veya yeni bir soru sormal için hazırlanıyordu ki, yanımdaki arkadaşım hemen devreye girerek:

"Biliyor musun hocam" dedi, "bu anlatılanlar beni tam tat­min etmiş değil. Ancak, bugüne kadar duyduğum en mantıki izahlar."

Yanımdaki arkadaşımın, kendisine bir destekçi bulduğu için sevineceğini sanmıştım. Ama, suratı bir anda asıldı ve gence ters ters baktı. Şaşırmıştım. Sonradan anladım ki, gencin sert çıkışını, sohbet ve nezaket kurallarına uygun bulmadığı için sevmemiş.

"Şu görünmeme konusunu konuşalım" dedi. "Allah varsa neden görünmüyor? Hem Allah nasıl bir şey? Neye benziyor?"

Sohbet ilerleyip oldukça ilmi bir havaya bürünmüştü. Yol arkadaşımın artık beni daha iyi takip ettiğini, ciddi bir tavırla dinlediğini, kuru ve peşin hüküm vermekten kaçındıgını görüyordum. Başlangıçta beni zor duruma düşürmek için yönelttiği so­rular, artık tamamen onların cevabını bulmak ve kendi bilgileriyle karşılaştırmak gayesini taşıyordu. Aklına ve mantığına uygun gelmeyen bir tarafı görünce sorusunu tekrarlıyor veya bazı

noktaların daha iyi açıklanmasılazım geldiğini belirtiyordu.

Sorusuna cevap vermeye kalmadan, otobüsümüz yemek molası için turistik. bir lokantanın önüne yanaştı. Birlikte inerek

tenha bir köşeye çekildik.

Date: 2015-10-18; view: 266; Нарушение авторских прав; Помощь в написании работы --> СЮДА...



mydocx.ru - 2015-2024 year. (0.007 sec.) Все материалы представленные на сайте исключительно с целью ознакомления читателями и не преследуют коммерческих целей или нарушение авторских прав - Пожаловаться на публикацию