Главная Случайная страница


Полезное:

Как сделать разговор полезным и приятным Как сделать объемную звезду своими руками Как сделать то, что делать не хочется? Как сделать погремушку Как сделать так чтобы женщины сами знакомились с вами Как сделать идею коммерческой Как сделать хорошую растяжку ног? Как сделать наш разум здоровым? Как сделать, чтобы люди обманывали меньше Вопрос 4. Как сделать так, чтобы вас уважали и ценили? Как сделать лучше себе и другим людям Как сделать свидание интересным?


Категории:

АрхитектураАстрономияБиологияГеографияГеологияИнформатикаИскусствоИсторияКулинарияКультураМаркетингМатематикаМедицинаМенеджментОхрана трудаПравоПроизводствоПсихологияРелигияСоциологияСпортТехникаФизикаФилософияХимияЭкологияЭкономикаЭлектроника






Salih Beyin ikinci mektubu





_Salih Beyin, Amerika'nın California'daki adresine mektup gönderip, hastalığı için acil şifalar temenni ediyor ve sıhhatinin bozulduğuna çok üzüldüğümü belirtiyorum.

Mektubumun cevabını, Ocak 1985' de alıyorum. Ama, mektup 12 Aralık 1984' de yazılmış.

Mektubu Salih Bey yazmış. Gönderen, kendisi değil, oğlu.

Mektubun içinde, oğlunun yazmış olduğu küçük bir not bu­lunuyor:

"Babam Salih Bey'in vefalından\iki gün sonra özelodasına girmiştim. Masasının üzerinde, sizin adresinize yazılan ve atılmak üzere hazırlanan bir mektup duruyordu. Rahmetli babam mektubu yazmış, ancak postaya vermeye ömrü yetmemişti.

"Bu mektubu, bir vasiyet sayarak sizlere postalıyorum. "Değerli babam, buradaki Müslümanların iştirakiyle ebedi

vatanına tevdi edildi."

Notun altına, isim yazmış "Oğlu" diye imzahmış.

Salih Bey'in vefatı bizleri ne kadar üzdüyse, ikinci mektubu da o kadar sevindirdi.

Defalarca okunup bizleri ağlatan bu mektup da dolaştı vata­nın dört bir yanını. Satır satır ezberlenecek değerdeki "ikinci mektubu" şöyleydi:

"Maddeten çok uzaklarda, ama hemen yanımda hissettiğim bahtiyar kardeşim,

"Son gönderdiğin mektubunda durumumu çok merak ettiği­ni anladım. Kardeşim, merak kuvvetini böylesine günahkar bir insanın ahvaline sarfetrnek çok yazıktır. Çünkü, merak kuvveti­ni sarfedecek, kainat büyüklüğündeki iman dururken, o cevheri değersiz şeyler uğruna tüketrnek akıl karı değildir.

"Kardeşim, şu anda maddeten tamamen bittim. Ayağa kalk­mak şöyle dursun, konuşmaya bile takatım kalmadı. Bu satırları karalamak için, annesinin sıcak sinesine sığınmak hevesiyle yu­varlanan aciz bir çocuğun mücadelesini veriyor gibiyim. Bu bit­miş ve tükenmiş halim, bana hiç unutamadığım eski bir hatıra­mı hatırlattı:

 

Bir komünist liderin itirafları

"Tarihin birinde, Yugoslav Devlet Başkanı Mareşal Tito'nun şeref misafiri olarak Belgrat'ta bulunuyorduk. 83 yıllık ömrünün, yetmiş yılını Yugoslav komÜnizmi uğruna fedakarca har­camış olan başka bir komÜnist liderin, çok hasta olduğunu söylediler. O insanın ismini, bayraklaşan mücadelesini, davasının uğruna inanılmaz fedakarlıklarını daha önce biliyorduk ve çok büyük hayranlığımız vardı. Hemen evine, ziyaretine koştuk. Yanımda, başka ülkelerden gelmiş komÜnist talebe teşkilatı başkanlarından birkaç kişi daha vardı. Yattığı odaya girince bütün duvarların, komÜnizme yaptığı başarılardan dolayı, almışolduğu başarı-şeref belgeleri ve madalyalarla dolu olduğunu gördük. Dünyanın on onbeş komünist lider kadrosu içinde sa­)Tabileceğimiz bu adam, yatağına yapışmış, bitkin bir halde in li­yordu. Bizler böylesi bir vasıftaki komünistle karşılaşmanın he­yecanı içindeydik. Yatağından zorla doğruldu. Etrafında, per­vaneler gibi hizmetçiler dönüyordu. Çehresine sanki yılların çilesi çizgi çizgi kazınmıştı... Milyonlara hitap eden o dil ve çehre çökmüş, eller ve bacaklar tam bir kemik halini almıştı. Bizler

çok iyi İngilizce bildiğimiz için onunla rahatça konuşabiliyorduk.

"Bu büyük Marksistle bir ara göz göze geldik. Gözleri yaşla dolmuş, dudakları titriyordu. Yüzünde öylesine acı ifadeler şekilleniyordu ki, sanki ölmenin ve bu dünyadan ayrılmanın sancısı içinde ağır bir ıztırap çekmekteydi. Bunu hissedince teselli vermek için dedim:

"Ustam, sizin hayatınız harf harf komünizmin altın sayfalarına yazıldı. Sizi takdir etmeyen, alkışlamayan hiçbir yoldaş gösterilemez. Hepimiz de sizin hayranınızız. Bir mabud gibi, saygı ve takdir görüyorsunuz. Ölüm neden sizi bu kadar korkutuyor? Gerçi maddeten aramızdan ayrılabilirsiniz, ama yaptığınız unutulmaz hizmetinizle yaşayacaksınız.

"Ölüm kelimesini duyunca, sanki depreme tutulmuş gibi titrediğini gördüm. Bir an yüzü geriidi, bakışları sertleşti ve nefesinin temposu korku ve telaşla hızlandı. Ağlamaklı ifadelerle söylediği şu cümleler, hala kulaklarımda çınlar:

"'Yoldaş,' dedi, 'Ben ölüyorum artık... Ölümün ne derece korkunç bir şeyolduğunu size anlatamam. Anlatsam bile sıhhatli

ve genç olan sizler, bu yaşta bunu anlayamazsınız. Düşünün, ölmek, yok olmak... Toprağa karışmak ve dönmemek üzere gidiş... İşte bu çıldırtıyor beni... Dostlarımızdan, sevdiklerimizden, ünvan ve makamlardan ayrılmak... Dünyanın güzelliklerini bir daha görememek... Ne korkunç bir şey anlamıyor mu sunuz?

"Ölmeden önce her dakika, her saniye ölüyorum. Ölüm öylesine dehşetli bir hayalet ki, zehir saçmaya devam ediyor.

"Yoldaşlarım, sizlere açık bir kalple itiraf ta bulunmak istiyorum: Ben öldükten sonra, toprak olacaksam, diriliş, ceza veya mükafat yoksa, benim yaptığım mücadelenin değeri nedir?

Söyleyin bana? Vay, yoldaşlarımın kalbine gömülecekmişim veya unutulmayacakmışım veya alkışlanacakmışım neye yarar?'

"Ben mahvolduktan sonra, beni alkışlayanların takdir sesleri, kabirde vücudumu parçalayan yılan ve çiyanları insafa getirirmi? Söyleyin, bu gidiş nereye? Bunun izahını Marks, Engels, Lenin yapamıyor.

"İtiraf etmek zorundayım;

"Ben Allah’a, Peygambere ve ahirete inanıyorum artık. Dinsizlik bir çare değil. Düşünün, şu kainatın bir Yaratıcısı, şu

muhteşem sistemin bir kanun koyucusu olmalıdır... Bence ölümde son olmamalıdır...

"Mazlumca gidenlerle, zalimce ölenlerin bir hesaplaşma yeri olmalıdır. Hakkını almadan, cezasını görmeden gidiyorlar. Böyle keşmekeş olamaz. Ben bunu vicdan en hissediyorum. Öyle ki, milyarlarca suçsuz insanlara yaptığımız eza ve zulümler, şu anda boğazıma düğümlenmiş bir vaziyette... Onların ahlarına kulak verecek bir merci olmalı... Yoksa insan teselliyi nereden bulacak? Bunların bir açıklaması olmalı... Marks bu mevzuda halt etmiş. Uyuşturmuş beynimizi... Nedense ölüm kapıya dayanmadan bunu idrak edemiyoruz. Belki de göz kamaştırıcı makamlar buna engeloluyor. Ben bu inançtayım yoldaşlarım, sizler de ne derseniz deyin.'

"Bu hüzünlü satırlardan sonra, sizleri sevindirecek bir haber vermek istiyorum:

Date: 2015-10-18; view: 282; Нарушение авторских прав; Помощь в написании работы --> СЮДА...



mydocx.ru - 2015-2024 year. (0.005 sec.) Все материалы представленные на сайте исключительно с целью ознакомления читателями и не преследуют коммерческих целей или нарушение авторских прав - Пожаловаться на публикацию